23 Ocak 2016 Cumartesi

Sulu Demokrasi




Sulu Demokrasi



YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN, 
31.10.2013 
Saldırılarla, sataşmalarla, özellikle ve ağırlıkla kadınlarla gençlere yönelik sakıncalı davranışlarla toplum her gün yara alıyor. AKP iktidarının istemediği, ona karşı bir söylem ya da eylem varsa “demokratik değildir” anlayışıyla hemen TOMA, sopa, basınçlı su araya giriyor. Demokratlığı sözde kalan iktidar, demokrasinin göstergesi oluyor. Gericilerin ve bölücülerin tutumlarına karışılmazken demokratik haklarını kullananlara basınçlı su sıkılıyor, yere yatırılıyor, dövülüyor, kelepçeleniyor, gözaltına alınıyor, karakol olayları başlıyor. İşte sulu demokrasi!
Demokrasinin bir öğreti, bir disiplin, bir dünya görüşü, yaşam biçimi ve siyasal yönetim adı olduğunu bilmek istemiyorlar. Çoğulcu, katılımcı niteliği, tam bir yurttaşlar yapılanması olduğu ancak uygulamayla doğrulanır. Sözde tüm yöneticiler demokrat, yaptıkları ve yapmak istedikleri her şey demokrasinin gereği ve yaşama geçişidir.
Kötüye kullanılıyor
Hukuk temelinde işlerlik kazanan siyasal yönetim çağdaş gereklerin dışına düşemez. Kimse aklına gelen her şeyi yapmakta serbest olmadığı gibi devlet de her istediğini yapamaz. Bireyler haklarını kullanmakta engellenemediği gibi özgürlüklerini yaşamakta da başkalarının özgürlük alanına taşamaz. Tersine tutum ve davranışlar kötüye kullanma olur. Hukuksal yaptırımları gerektiren eylemler, iktidar için siyasal denetimden seçimlere, yargıya kadar uzanan sorumlulukları getirir.
Bu nedenlerle demokrasinin değerini bilmek ve kötüye kullanmaktan özenle kaçınmak gerekir. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının demokrasiyi amaçlayarak kurdukları cumhuriyet ulusal aydınlığımızın kaynağı olarak hepimizin en değerli hazinesidir.
Geçen günlerde bir kadın öğretmen “Devlet kesinlikle bireyin giyim-kuşamına karışmamalıdır. Karışması bir dayatmadır” diyordu. Devlet, kamu düzenini bozma ve ahlaka aykırılık durumlarına el koyar. Konutta, sokakta, bağ-bahçede giyime karışmaz. Ama devlet örgütünde karışır. Bir öğretmenin tepki çekecek giyimine olur veremez. Bir kadın öğretmen şortla, bir erkek öğretmen atletle derse giremez. Askerin, polis ve görev yerlerinin özelliğine göre öbür çalışanların giyinme biçimine karışılır. Başı bozukluk, başına buyrukluk, gelişi güzellik düzeni değildir. Yurtdışına gidenler devletin nelere nasıl karıştığını görürler.
Durum
Ülkemizde devletin gereksiz el atmaları, iktidarın yandaşlarına hoşgörüsü yanında karşıtlarına acımasızlığı demokrasinin gerçekleşmesini engellemektedir. Siyasal alandaki aşırılık ve taşkınlıkların demokrasiyle savunulması çoğu zaman gülünç ya da acındırıcı olmaktadır. Günümüz Başbakanı için heveslenilen türler arasında sayılan “Partili Cumhurbaşkanlığı” ister istemez başka açılımları da düşündürmektedir. Akçalı yönden çok çok iyiyiz ki profesyonel ordudan söz edilmektedir. Oldu olacak o zaman “Partili Genelkurmay Başkanı” da gündeme gelmelidir. Uyum sağlamış olur. Bir değişiklik de olmaz. Bu model yüksek yargı başkanlıkları ve rektörlükler içinde uygulanırsa sorun kalmaz(!).
Ne diyelim? Demokrasi, hak eden yurttaşların değil de yozlaştıran iktidarların iklimi olarak gözetilirse böyle de olur. Ülkemizde inanç sömürüsü gibi demokrasi sömürüsünün de acı gerçeklerden biri olduğu gözetilirse önümüzdeki siyasal yokuşları aşma çabasında birleşmek zorunluluğu benimsenir. Demokrasi TOMA’ların basınçlı suyundan kurtulur. 2012 yılının 29 Ekim günü olanları anımsayalım, unutmayalım. Cumhuriyeti cumhurla, halkla kutlamak, yürekten kutlamak önemli. Biçimsel kutlamalar göstermelik ve geçiştirmedir.
YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN, 
.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder