16 Ekim 2015 Cuma

Ankara’daki kanlı terör ve arkası..



Ankara’daki kanlı terör ve arkası..
 
 
 10 Ekim 2015 Pazar günü DİSK, KESK, Türk Tabipler Birliği, Türk Mühendis ve Mimarlar Odası Birliği ile bazı sendikaların ve sivil toplum örgütlerinin yanısıra, çeşitli sol siyasi partilerle birlikte, HDP’nin de katıldığı “Barış Mitingi” sırasında patlatılan iki bomba ile yüze yakın vatandaşımız hunharca katledildi, yüzlercesi yaralandı.
Kimin tarafından ve kimlere karşı yapıldığına bakılmaksızın bu terörü, bu vahşi cinayetleri şiddetle kınıyor, hayatını kaybeden bütün vatandaşlarımızın acısını yürekten paylaşırken, kaybettiğimiz evlâtlarımıza Tanrıdan rahmet, yakınlarına ve tüm halkımıza başsağlığı, yaralı vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum.
 
[Murat Binzet]
(HDP öncülüğünde DISK, KESK, TMMOB ve Türk Tabipler Birliği’nin düzenlediği, bazı CHP’lilerin de katıldığı “Barış Mitingi”nde yaşanan faciadan sonra HDP, 1 Kasım seçimi için belirlenen miting programını iptal etmeyi tartışıyormuş… HDP Izmir Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, “Bir savaş var; yokmuş gibi davranamayız. Biz miting yaptıkça insanları öldürüyorlar. Insanları hedef haline getirmeyecek bir yolu tartışıyoruz” demiş…
DISK, KESK, TMMOB, Türk Tabipler Birliği ve CHP yöneticilerine:Gördüğünüz gibi adam açıkça Ankara’daki mitingi, kendi seçim mitingleriyle bir tutuyor. Iyi de siz bir partinin seçim mitingine neden üyelerinizi götürüyorsunuz?
Hepiniz HDP’li misiniz?M.B.)
 
Düzenledikleri miting ve toplantılarda Türk Bayrağı taşımayan, taşıyanları aralarına sokmayan ve merkez yönetimlerinde ayrılıkçı Kürt hareketine yakın isimlerin toplaştığı DİSK, KESK, TTB ve TMMOB tarafından düzenlenen gösteriler hep “Barış ve Demokrasi” adına olmaktadır. Bu kuruluşlar, barışın savaşan iki Devlet arasında olduğunu bildikleri halde bugüne kadar hiçbir zaman PKK’ya silahlarını bırakıp Türk adaletine teslim olmaları için çağrı yapmamışlardır. Bu kuruluşların yöneticileri tek bir şehit cenazesinde görülmedikleri gibi PKK’nın kanlı ve alçakça eylemlerini hiçbir zaman kınamamışlar,  23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos, 29 Ekim bayramlarında ve 10 Kasımlarda hiçbir zaman ortalarda ve Anıt Kabir’de gözükmemişlerdir.
 
Bu kuruluşların 10 Ekim’de barış için düzenledikleri mitingde istenen “Barış”, 30 yılı aşkındır binlerce asker, polis ve korucumuzu şehit eden, toplam 45 bin dolayında vatandaşımızı öldüren ve halâ öldürmeye devam eden PKK’ya kuzey Irak’ta ve yurt içinde ağır darbeler vuran Türk Ordusu ve polisinin başarılarını halkın gözünde aşağılamak, PKK’nın halk desteği kaybını frenlemek, yaklaşan 1 Kasım seçimlerinde oy kaybı görünür hale gelen HDP’yi mağdur ve sevimli göstermek gibi, 5 Haziran’da HDP’nin Diyarbakır mitingine yapılan bombalı saldırı ile aynı amaca yönelik bir “Sevr Barışı”dır, ama aslâ Lozan Barışı değildir.
 
Başını ABD’nin çektiği batı emperyalizminin Suriye’de yürüttükleri kanlı ve hayâsız savaşa müdahale eden Rusya, tüm bölge dengelerini değiştirmiş, ABD’nin BOP projesini, projenin eşbaşkanının yeni Osmanlı ve Emevi Camisinde Cuma namazı kılma” düşlerini, Türk Ordusunun yurt içinde ve kuzey Irak’ta PKK yuvalarını tahrip etmesi ise ABD’nin “Kürt Koridorunu” hayallerini “stratejik kubura” gömmüştür.
Çaresizlikten PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG’yi kendi kara ordusu ilân eden ve onları silahlandıracağını açıklayan ABD’nin, PKK’nın kravatlı siyasetçilerinin 1 Kasım’da baraj altına düşmesini istemedikleri, bu olasılığı engellemek için müttefikleri olan İngiltere, Fransa, Almanya ve İsrail’in istihbarat örgütlerinin tetikçileri olan IŞİD ve benzeri islamî terör örgütleri ile PKK ve DHKP-C’yi ülkemiz içinde benzer pekçok kanlı eyleme itekleyecekleri bilinmelidir. Nitekim İstanbul yahudisi, Boğaziçi mezunu, CIA'nın Türkiye masası görevlisi casus Henry Barkey, 7 Haziran'da HDP'nin baraj altında kalması halinde neler olacağını aylar öncesinden açıklamıştı. Financial Times gazetesinin 10 Eylül 2015 tarihli “Şiddet tırmanırken, Kürt partisi her taraftan kuşatıldı” başlıklı David O’Byrne’ın haberine göre, Woodrow Wilson’ın Orta Doğu Programı Direktörü Henri Barkey, gazeteye 1 Kasım seçimleri için şu açıklamayı yapmıştı: “Ya seçimlerden aynı sonuç çıkacak. Ya da HDP meclise giremeyecek ve şehirler havaya uçacak.”
Aynı senaryo 1 Kasım öncesinde de raflardan indirilip, uygulamaya konmuştur. 
2000’lerin başında neredeyse bitirilmiş olan PKK terörünü, “askerin vesayetini kaldırıyoruz, özgürlük alanlarını genişletiyoruz, açılım yapıyoruz” teraneleriyle, halkımızı aldatarak, yıllardır PKK’nın ülke içinde yeniden güçlenmesi, silah ve patlayıcı madde yığınağı yapmasına izin veren ama terör örgütünün bu menfur faaliyetlerine karşı güvenlik operasyonu yapmak isteyen asker ve polisimize izin vermeyen, ülkemizde binlerce yabancı casusun yerleşmesine ve her türlü yıkıcı faaliyette bulunmasına seyirci kalan AKP iktidarı bugün akan kanların tek sorumlusudur.
Millî ordumuzun ve polisimizin PKK belâsının hakkından geleceğine ve ülkemizi selâmete çıkaracağına olan inancımız tamdır. Bunun için gerçek Cumhuriyet savcı ve hakimlerini anayasal suçlar işleyen bütün siyasiler ve görevini yapmayan, kanunsuz emirleri yerine getiren kamu görevlileri hakkında derhal korkmadan işlem yapmaya çağırıyoruz.
Totaliter-dinci faşizan yönetimin defedilmesi için yapılacak mücadele, sağ-sol demeden “Atatürk’te Birleştik” diyen bütün Atatürkçülerin, Cumhuriyetçilerin, demokratların, milliyetçilerin en geniş yelpazede bir “Millî Cephe”de toplanmasıyla başarıya ulaşacaktır.
 
Saygılarımla,
 
Haluk DURAL
 
..