TERBİYE etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
TERBİYE etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Ocak 2016 Salı

TERBİYE.!


TERBİYE.!




Yekta Güngör Özden
Haziran 10, 2013













Davranış düzenini, dil uygunluğunu kapsayan eğitim ve görgü düzeyini tanımlayan " Terbiye " Sözcüğü, genelde kişilik niteliğini ortaya koyan bir göstergedir. 
Çevresinde olumlu izlenimler bırakan, kiminle nasıl konuşacağını, nerede nasıl davranacağını, nelerden kaçınıp nelere, nelere değer vereceğini, neleri gözeteceğini bilen, yaşamı ve eylemleriyle beğeni toplayan kimselere “ Terbiyeli insan ” denilir. 

Terbiye bir eğitim kazanımıdır. 

Öyle ki hayvanların eğitilmesi de “ Terbiye edilmek ” olarak değerlendirilir.
Toplumumuzda terbiyeye önem verenleri üzen terbiyesizlikler, aldırışsızlık, umursamazlık, saygısızlık, çirkin söylem ve eylemlerle giderek yayılmaktadır. 
Yanlış bir demokrasi anlayışı kendini bilmeyenler için ölçüsüzlük, gelişigüzellik ve başı­ boşluk olarak algılanmaya yol açmıştır. İş yerinde, görevde, eğitim ve sağlık 
kurumlarında, taşıtlarda, alış verişte nasıl konuşulacağını, büyüklerle ve küçüklerle nasıl iletişim kuracağını bilmemek, eğitim ve görgü yoksunluğuna bağlanacak zayıflıklar dır.
Yasama organındaki tartışmalardan kimileri kötü örnekler olarak karşılanmaktadır. Milletvekillerinin birbirilerine sataşmaları, saldırıları, kavgaya dönüşen tartışmaları üzücü durumlardır. 
Töre cinayetleri, kan davaları da eğitim ve görgü boşluklarının ağırlık verdiği olumsuzluklardır. Günümüzde daha tepki toplayanı medyadaki kışkırtmalar, hedef göstermeler, eleştiri sınırını aşan saldırılar, yakıştırmalar, yalanlar abartıla dır.

Muhatap Saymak Yakışmaz

Zaman zaman eşindostun bilgilendirmesiyle kimi gazete ve dergilerde bizimle ilgili yazılar olduğunu öğreniyoruz. Niçin yanıt vermediğimiz soruluyor. 
Tüm yayınları izlemek olanağımız bulunmadığı gibi çoğunu da okumayı gerekli ve yararlı bulmuyoruz. Kimi yazarları ve konuşmacıları öyle kullanıyorlar ki okumak,  dinlemek sağlığı bozacak ölçüde tiksinti veriyor. Birer tetikçi, birer militan gibi saldırgan olanları karşıya almak (muhatap saymak) bize yakışmıyor. Onlarla aynı düzeye inmek küçülme, alçalma oluyor.

Kimi gerçeği aramadan sormadan, duyduğuna inanarak, kimi de kendisi gibi düşünmediğimiz için karalamak amacıyla yalana başvurarak, basın ahlâkını hiçe sayarak çala kalem yazıyor. Hele hukuktan anlayanların uyduluk ve uşaklığa soyunarak muhbirlik yapması kişiliksizliklerinin dışa vurumu oluyor. 

Utanma, sıkılma nedir bilmeyen çocukların patronlarına ve iktidara yaranmak için yanlarına yaklaşamayacakları kişilere saldırıları insanlık adına üzüyor.
Yaptığı her işin hesabını rahatlıkla verecek, vicdanını yastık yapıp yatan, alnı açık, yüzü ak insanlar olarak gocunacak, çekinecek, korkacak, kaçınacak hiçbir şeyimiz yok. 

Hukuksuzluk ortamında, yargıda yandaşlığın belirginletiği bir zamanda bile rahatız, yürekliyiz, kendimizle barışık bir ruhsal ve beyinsel aydınlık içindeyiz.

Niteliklerine yaraşır olduğu sözleri dilimize yakıştıramadığımız, kalemimize almadığımız bilgisiz ve terbiyesiz medya muhabirleri, kötü siyasetin, aşağılık çıkarcıların  zavallı kuyrukları dır. Genel ve yuvarlak sözlerle değil olayları ve belgeleri ortaya koyarak konuşup yazma yürekliliği gösteremeyen küçüklere acıyarak bakıyoruz.

Yakınlarının görüşmek için ısrar edip pastayla ziyarete geldikleri kimseleri bundan daha önceki zamanlara uzanıp suçlamak işgüzarlığı, hiçbir kanıta dayanmadan haklarında işlem istemek çarpıklığı, sağlıklı kafaların ve yüreklerin işi değildir.

Bu tür kişilerle karşılaşmamak, yüzlerini görmemek, ellerini sıkmamak için kimi yerlere gitmiyor, kimi çağrılara ilgisiz kalıyor, kimi zaman yolumuzu değiştiriyoruz. 

Dinlememek için aygıtları kapatıyor, yazdıkları gazete ve dergileri almıyoruz. İçimiz kararmasın, huzurumuz bozulmasın, bulantı duymayalım diye.


Yekta Güngör Özden
Haziran 10, 2013


..