İnanç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İnanç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Ocak 2016 Salı

Aldatmak



Aldatmak



Yekta Güngör Özden
Temmuz 8, 2013

Siyasal iktidar devlet yönetimini geçici bir süre için üstlenen, ayrılırken de hesap veren bir güçtür. İktidar devlet değildir. 
Ülkeyi ve ulusu kapsayan bir insan ve hukuk kurumu olan devlet, her yurttaşına eşit yaklaşan, yurttaşlarına hizmet yarışında önde giden, ayrımlara, ayrışmalara, ayrılıklara neden olmadan, ayrıcalıklara ödün vermeden toplumsal barışı, kalkınmayı ve sonsuza değin bağımsız yaşama gereklerini en iyi biçimde ve en üst düzeyde sağlamakla görevlidir. Yürürlükteki Anayasa’ nın 5. Maddesinde öngörülen temel amaç ve görevleri yerine getirdikçe güçlü ve saygın olur. 
Bunu da yöneticiler gerçekleştirir.

Günümüz iktidarının giderek daha çok belirginleşen “ Tek Adam ” yönetimi tüm çarpıklıklarıyla izlenmektedir. Günümüz Başbakanı’ nın ve adamlarının konuşmaları değişik çelişkiler, aykırılıklar ve bozukluklar içermekte, olumsuzluk­lar yansıtmaktadır. Bu durumlara ilişkin önceki milletvekillerimizden deneyimli bir kalemin görüşlerini paylaşıyoruz. Aldatmaya ve aldanmaya karşı yararlı bir uyarı:

Doç. Dr. Burhanettin Tatar’ın, Diyanet İşleri Başkanlığı yayını olan ‘İslam’a Giriş’ adlı kitabın 211’inci sayfasında, ‘İman Ahlak İlişkisi’ni irdeleyen çok çarpıcı tespit ve analizleri var. Biraz sadeleştirerek ve somuta indirip özetleyerek ifade edersek sayın yazar şunu savunuyor: 

‘İman’ ve ‘İnanç’ aynı şey değildir. Zira, ‘İman’ kutsal metinlerin ifadeleri doğrultusunda şekillenirken ‘İnanç’ inanan kişilerin kendi perspektiflerini yansıtır.  Bu nedenle ‘ İnanç ahlak ilişkisi ’ ile ‘ İman ahlak ilişkisi ’ aynı anlama gelmez. Sayın Başbakan’ı, değerli bilim adamının ‘iman-inanç’ ilişkilerinin merceği altında değerlendirirsek, siyasal hayatımızda benzeri bulunmayan, kendine özgü bir kimlik ve kişilik olduğu sonucuna varırız. Siyaset dünyamızın, toplumun ve özellikle de Başbakanın karşısında muhalefet yapanların ya da yapıyormuş gibi davrananların, artık bilmesi gereken gerçek debudur. Sayın Başbakan’ın devleti yeniden biçimlendirmeye yönelik tasarrufları, hitabet ve söylem tarzı ile siyasi ve sosyal vakıalara yaklaşım yöntemi açılarından göz önüne aldığımızda, Başbakan’ı, imanının değil,inancının yönlendirdiğini görüyoruz. 

Bu ikisi arasındaki fark, fevkalade önemlidir. Çünkü imandan beslenen ahlak kavramı ile Başbakan’ın devlet ve siyaset anlayışı asla bağdaşmaz. 
Ama ‘inanç’ kişinin kendi perspektifini yansıttığı, imanın kutsal kontrolünden de bağımsız kaldığı için Başbakan, çok rahat gerçek dışı konuşabiliyor, toplumu bölebiliyor, kişileri ve kurumları aşağılayabiliyor, herkese hakareti hakkı gibi görebiliyor, devlet mallarının talanına göz yumabiliyor ve Cumhuriyet’in yıkılmasını ‘ kutsal cihadının ’ nihai hedef olarak planlıyor. Nasıl ki, ormanların tartışmasız kralı aslan ise ‘ Türkiye’nin kralı da benim’ diyor. Parlamentoyu, yargıyı, yürütmeyi ve medyayı pençesine almış olması bile onu tatmin etmiyor, her or­tamda esiyor, gürlüyor. ‘Gezi Parkı’ ile başlayan masum bir kıpırdanmanın, nasıl ve niçin toplumsal refleksi ve vicdanı ayağa kaldırdığını anlayamıyor. Zira, inancını besleyen kaynaklar ona, sevgi değil nefret, barış değil kavga, hak değil güç telkin ediyor.

Başta anamuhalefet olmak üzere Başbakan ve partisi karşısında muhalefet yapanların, AKP iktidarının 11. yılına girdiği bu süreçte artık şunu anlamaları lazım: 

Başbakan’ın ve AKP önde gelenlerinin siyasal, toplumsal, hatta dini kimliklerini biçimlendiren dinamikler açısından Türkiye Cumhuriyeti Devleti  ‘' Kafir devlet ’' olduğu içinbu devleti yerlere sermek adına yalan söylemek caiz, beytülmali (halkın hazinesini) yağmalamak sevap ve ‘ganimet’. Anıtkabir’i tuvalet yapmak ‘ameli salih’ sayılsa da, tüm dünya ülkelerinin de gündemine oturan halkın diriliş refleksi, yolun sonuna yaklaşılmış ve hesap verme korkusu Başbakan’ın bağrına bağdaş kurmuştur. Devletin çok acımasız bir işgal hırsıyla kuşatıldığını, örneğin, 900 ilçe kaymakamlığından tek birine bile arkasında tarikat ve AKP desteği olmayan birisinin atanmış olmayacağını artık halk görmüştür. 

Bu nedenle de diline pelesenk ettiği ‘' 74 milyonun tümüne eşit mesafedeyiz, yaratılanı severiz yaratandan ötürü…’'  
Sözlerini artık kimse yutmayacaktır.

'' Gani AŞIK ”

Madımak kıyımı nedeniyle Av. Şinasi ÖZDENOĞLU’nun yazdığı şiiri de haftasında bilginize sunuyoruz.

YAKIN ŞAİRLERİ

Sanki yanmamış gibi ateşinde sevdanın
Sanki yanmamış gibi özlemi ile barışın
Şimdi de, haydi siz yakın
Kapatıp Madımak Oteli’ne
Tüm umutları ve güzellikleri
Yakın şairleri!

* * *

Yakın şairleri!
Söndürün güneşi tepemizde
Kararsın yolları çocuklarımızın
Ki ölümsüz uygarlıklara çıkan…
Yakın ki, mum ışığında bulasınız yolunu
Ortaçağların…

* * *

Yakın şairleri ve yazarları
Karanlığın yavrularını ak sütüyle emziren
Bütün çeşmeler kurusun…
Yakın şairleri ve yazarları ki
Uyanmamış topraklarda
Uyanmamış insanlarım
Daha da uyusun…

* * *

Yakın şairleri ve yazar­ları ki
Destanların kaynadığı yüksek fırınlarda
Ölümsüz barışın ve kardeşliğin
Yeni dünyası kurulsun!

Şinasi ÖZDENOĞLU

http://www.sozcu.com.tr/2013/yazarlar/yekta-gungor-ozden/aldatmak-2-330630/


.