Mehmet Emin Resulzade.. Azerbaycan ( Kurucusu )...
Mehmet Emin Resulzade, 1918’de Azerbaycan adının geçtiği ilk devletin kurulması için mücadele vermiş bir düşünür, siyaset adamı ve yazardır. 1884’te Bakü’de doğdu. İlk olarak Azerbaycan’da yayımlanan gazetelerde yazarak fikir hayatına adım attı. Fikir adamlarının Osmanlı Devleti ve İran’la eş zamanlı olarak Çarlık Rusyası’nda da mutlakiyetçi rejimlere karşı çıkmaya başladığı dönemde, Resulzade de benzer bir söylem benimsedi. 1903–1904 yıllarında kendi kurduğu Azerbaycanlı Genç İnkılapçılar Komitesi’nin başında bulundu. Rus-Japon Savaşı’nın ardından Çarlık Rusyası’nın temellerinin zayıflamaya başlamasıyla Azerbaycan’daki fikir hayatında bir canlanma görüldü. Bu dönemde, ülkedeki kimlik oluşumu için önem arz eden fikir akımları ortaya çıkmaya başladı; Çarlık Rusyası bünyesindeki Müslümanların ve Türklerin geleceği, ortaya çıkan bu farklı fikir akımları çerçevesinde tartışıldı. Canlanan basın dünyasında Resulzade de önde gelen düşünür ve yazarlar arasında yer aldı. Tiflis’te yayımlanan Şark-i Rus, fikirlerinden etkilendiği Hüzeyinzade Ali Bey’in Hayat ve Füyuzat, Ahmet Ağaoğlu’nun İrşat ve Terakki gazetelerinde yazdı. Bakü’de haftalık Tekamül ve Yoldaş adlı dergileri yayımladı. 1906’da yayımlanmaya başlanan Tekamül’ün programını anlattığı makalede “Milletlerin, kavimlerin, toplulukların, sınıfların ve şahısların hukukta ve seçtikleri yolda hür ve eşit olmalarını ve her türlü saldırıdan korunmalarını” savunmuştur. Bu ifadeleriyle devrinin eşitlikçi, özgürlükçü, inkılapçı ve milliyetçi fikirlerinin tesirini ortaya koyan Resulzade, Azerbaycan’ın bağımsızlığı mücadelesini bu fikirlerin ışığı altında sürdürmüş, milliyetçi söylemler de ortaya koyan bir isim olmuştur.
Çarlık yönetimine karşı fikirleri dolayısıyla önce İran’a, ardından İstanbul’a kaçan Resulzade, 1913’te Çarlık Rusyası’nın af çıkarması üzerine Bakü’ye geri döndü. İstanbul’da geçirdiği yılların Resulzade’nin milliyetçi fikirlerini yoğunlaştırdığı söylenebilir. Zira İstanbul’da Türk Ocağı’na katılmış, Türk Yurdu dergisinde yazı yazmıştır. Bakü’ye döndükten sonra yayımladığı Dirlik dergisinde, Türkleri bir araya getirecek ortak bir Türkçe geliştirilmesinin gerekliliği üzerinde durdu. 1917’de Musavat Partisi’nin başkanı oldu. Diğer Türk cumhuriyetlerinin de Rusya’dan ayrılması ve bir federasyon kurmasını savunan Resulzade, 1917’de Moskova’da toplanan Birinci Müslüman Kongresi’ne katıldı. Rusya Müslümanlarına hitap eden bir yazısında “Bağımsız milletler olarak var olmak isteyen milli toplumların, her şeyden önce kendilerini bilmeleri, belirli fikirler ve gayeler etrafında birleşmeleri gerektiğini, bu güç ve inançtan yoksun toplumların kimseye söz dinletemeyeceğini” belirtti. Bu fikirler, Azerbaycan’ın kısa süreli de olsa bağımsızlığa giden sürecinde etkili oldu. 1918’de Azerbaycan Cumhuriyeti ilan edildiğinde Azerbaycan Milli Şurası tarafından cumhurbaşkanı seçildi.
1920’de Kızıl Ordu’nun Azerbaycan’ı işgal etmesinin ardından işgale karşı direnişi örgütledi. Moskova’da bir süre gözaltında kaldıktan sonra tekrar İstanbul’a gitti. İkinci Dünya Savaşı sırasında Rusya’ya saldıran Almanya, diğer Kafkasyalı liderlerle birlikte Resulzade’yi de Almanya’ya davet etti. Amacı, Kafkasları Rusya’ya karşı ayaklandırmak için Kafkasyalı liderleri kullanmaktı. Resulzade burada üç yıl süreyle İstiklal ve Kurtuluş dergilerini çıkardı. 1947’de Ankara’ya geldi. 6 Mart 1955’te vefat etti.
Başlıca eserleri arasında Azerbaycan Cumhuriyeti Keyfiyet-i Teşekkülü ve Şimdiki Vaziyeti (1922), İstiklal Mefkuresi ve Gençlik (1925), Azerbaycan Misak-ı Millisi (1927), Milliyetçilik ve Bolşevizm (1928) ve 800. Yıldönümü Münasebetiyle 1141–1941 Azerbaycan Şairi Nizami (1951) bulunmaktadır. Ayrıca İstanbul'da Yeni Kafkasya (1923–1927), Azeri Türk (1928), Ödlü Yurt (1929–1931) ve Bildiriş (1931) dergilerini de yayımladı.
Heyder Baba’ya Selam
Heyder Baba, ildırımlar şahanda,
Seller sular şagıldayup ahanda
Gızlar ona sef bağlayup bahanda
Selam olsun şövketize elize
Menim de bir adım gelsin dilize
Heyder Baba, kehliklerin uçanda
Kol dibinden dovşan galkıp gaçanda
Bahçalarun çiçeklenüp açanda,
Bizden de bir mümkün olsa yad ele
Açılmayan ürekleri şad ele.
Bayram yeli çağdahları yıhanda
Novruzgülü garçiçeği çıhanda
Ağ bulutlar köyneklerin sıhanda,
Bizden de bir yad eyleyen şad olsun
Dertlerimiz goy dikelsin, dağ olsun
Heyder Baba gün daluvı dağlasın
Üzün gülsün, bulahlarun ağlasın
Uşahların bir deste gül bağlasın
Yel esende ver getirsin bu yana
Belke menim yatmış behtim oyana
Şehriyar
Heyder Baba yıldırımlar çakınca
Seller sular çağıldayıp akınca
Kızlar ona saf bağlayıp bakınca
Selam olsun şevketinize ilinize (memleketinize)
Benim de bir adım gelsin dilinize
Haydar Baba kekliklerin uçunca
Çalı dibinden tavşan kalkıp kaçınca
Bahçelerin çiçeklenip açınca
Bizleri de mümkün ise hatırla
Açılmayan yürekleri sevindir
Bayram yeli çardakları yıkınca
Nevruz gülü, kar çiçeği çıkınca
Ak bulutlar gömleklerini sıkınca
Bizleri de hatırlayan şad olsun
Dertlerimiz bırak yığılsın, dağ olsun
Heyder Baba günün sırtı sağılsın
Yüzün gülsün pınarların ağlasın
Çocukların bir deste gül bağlasın
Yel gelince bırak gelsin bu yana
Belki benim yatmış bahtım uyanır
Benden Habersiz
Ömrün fasılları tez geldi geçti
Yazı verimlidir, kışı verimsiz
Bir gün gördüm ki, güçten düşmüşüm.
Yıllar öz atını sürdü eğersiz
Ülkü olan yere baş koyan yıllar
Gamlı gözlerime yaş koyan yıllar
Ey yaşım üstüne yaş koyan yıllar,
Nere kaçarsınız benden habersiz?
Ey ömür! Görünür artık sahilin,
Elin kısıldıkça uzanır dilin
Ömürden verdiğim yetmiş üç yılın
Zehiri yeterli, balı yetersiz
Öz omuz yüküdür herkesin yaşı
Derdi - sırdaşıdır, fikri – yoldaşı,
Dönüp mizacıma kahır gözyaşı
Sevinç de, keder de, geçmez kahırsız.
Fikirler selinde akandan beri
Ayıramadım ben hayırdan şerri
Dökülmüş ömrümün yaprak yılları
Bahçesi virane, bağı çepersiz
Gönül o gönüldür, koca yaşımda,
Fikirler kaynaşır yine başımda
Yine hücumdayım söz savaşımda,
Sözüm etkilidir, özüm etkisiz.
..