hatemi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hatemi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Kasım 2019 Pazartesi

İran’da Gelişmeler.,

İran’da Gelişmeler.,





01 Kasım 2003
Yazan; 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Editörü


İran zor günler geçiriyor. Bu zor günlere sadece ABD’nin Irak’a gelmesi neden olmadı. Zor dönem daha önce başladı ve devam ediyor. İran’ın içinde bulunduğu durumu anlatan şifre ise “Hicap Harap”. Hicap, İran’da örtünmede kullanılan kara çarşafa denir.,
Harap ise tükenmek. Hicap harap ise İran'da devrimin tükendiğini anlatıyor. Gerçekten de İran İslam devrimi artık gerileme ve ilerleme değil, varlık mücadelesi içine girmiş durumda. Rejimin reformu gerçekleştirememesi her geçen gün İran İslam Devrimini varlığını tehlikeye atıyor.
ABD'nin Orta Doğu'ya gelişi sadece bir çarpan etkisi yaptı. İran'da rejimin yaşadığı zorlukların altında Cumhurbaşkanı Hatemi'nin temsil ettiği reformist hareketin halkın reform taleplerini karşılayabilecek bir çizgiden uzaklaşması. İktidara ilk geldiği dönemde İran halkının büyük bir bölümünü oluşturan reformistler için ümit olan Hatemi Cumhurbaşkanlığının ilk dört yılında köklü değişikliklere neden olamasa da yeni bir ruhu ve duruşu temsil ediyordu. Bunun için halk, içindeki şüpheye rağmen Hatemi'yi ikinci kez seçerken, ilk dönemde yapmadıklarını bu kez gerçekleştireceğini düşünüyordu.
Ancak, Hatemi ikinci Cumhurbaşkanlığı döneminde daha da muhafazakar bir çizgiye kayarken reform talepleri daha da radikalleşti. Belki de Hatemi'nin politik duruşu ve reform anlayışı hiç değişmemişti ama reformist talepler daha da radikalleşince yerinde duran Hatemi muhafazakar bir niteliğe kavuşmuştur. Hatemi, böylece muhafazakarlara yaklaşırken, reform bir anlamda ruhunu yitirmiştir. Ancak, ilginç bir şekilde reformun politik ruhunu temsil eden Hatemi'nin etkinliğini yitirmesi, reformist sürecin toplumsal etkinliğini ortadan kaldırmamıştır.
Ancak, mevcut durum, reformist taleplerin diğer bir ifade ile İran İslam Cumhuriyeti'ni muhafaza ederek reformun, yeniden şekillendirilmesi imkanının ortadan kalktığını yada azaldığını göstermektedir. Çünkü, Hatemi her ne kadar reform talep etse de netice itibarı ile İran İslam Devrimini gerçekleştiren kadronun önemli bir üyesidir ve amacı İran İslam Devletini bazı özgürlük alanları yaratarak ancak özünü muhafaza ederek sürdürmek, hatta güçlendirerek sürdürmektedir.
Hatemi'nin başarısızlığı ve halkın reform için artık sistemin içinden değil ama sistemin dışında bulunan bir politik lider veya politik gücün arayışı içine girmesi anlamına gelmektedir. Eğer İran İslam Devrimini gerçekleştiren siyasal kadro içinde Hatemi'den daha radikal eylem-söylem bütünlüğüne sahip bir lider çıkarıp reform talep eden kitlelerin önderliğini üstlenmez ise halkla-rejim arasındaki bağ tamamen kopacaktır. Bu açıdan bakıldığında Hatemi rejim için bir şanstı ve rejim bu şansı yeterince iyi kullanamayarak kendisini tehdit edecek bir sürecin önünü açmıştır.
Daha açık bir ifade ile önümüzdeki yıllarda İran'da reformist muhalefet devrimci bir çizgiye kayarak, sistem dışı muhalefet unsurları ile birleşecektir. Bunun sonucunda İran'da rejime karşı çok daha sert bir direniş başlayacaktır. İran halkı Şahı devirebildiğini bilen bir halktır ve devrim, siyasal şiddet ile iktidarın tasfiyesi geleneğine sahiptir.Şahı devirebildiğini bilen halk İslami rejimi devirmenin de mümkün olduğunu düşünmek konusunda çok zorlanmayacaktır.
İran'da bugün rejim dışı muhalefetin bel kemiğini etnik nitelikli muhalefet oluşturmaktadır. Bu muhalefetin etkin bir konuma gelmesi İran'da sadece rejimin geleceğini değil, aynı zamanda İran devletinin bir devlet olarak varlığını tehdit edecektir. Daha açık bir ifade ile İran'daki mevcut demografik yapı İran'da toprak bütünlüğünün tehdit altında olması, ülkenin sadece bir parçasının ülkenin geri kalanında ayrılması değil, ülkenin dağılarak çok parçaya ayrılması anlamına gelmektedir.
Tahran'da mevcut siyasal muhafazakarlık reforma karşı çıktığı sürece kendi mezarını kazan bir adama benzemektedir. ABD'nin Orta Doğu'da bulunmasının değil de bulunduğu süreçte uygulayacağı politikaların niteliği İran'daki rejimin geleceği üzerinde değişik sonuçlar ortaya çıkarabilir. İran'a yönelik açık bir baskı ve düşmanlık politikası Tahran'da muhafazakar yapıyı sadece güçlendirir. Eleştirisel bir yaklaşım, demokrasiye teşvik ve demokrat unsurlarla ilişkiler ise Tahran'ı daha zor durumda bırakacaktır.


***









 























İran’da Neler Oluyor?

İran’da Neler Oluyor?



21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Editörü 
25 Haziran 2003

İran’da öğrenci gösterileri alışmadığımız şeyler değil. Dini bir diktatörlük olmasına rağmen siyasal ve sosyal yaşamın toplumsal dinamiklerin ve siyasal kültürün etkisi ile en demokratik olduğu Orta Doğu ülkelerinden birisi İran.
Örneğin, Arab ülkeleri ile karşılaştırıldığında İran çok daha demokratik bir yapıya sahip. Şii İslam Devrimi'nin büyük bir başarısızlığa doğru kaymaya başlaması ile Hatemi önderliğindeki reformistler rejimi onarmak için bir atılıma geçmişlerdi. Çünkü, hatemi çevresinde toplanan reformistlere göre İslami rejimin yaşayabilmesi ancak köklü bir reform geçirerek halkın taleplerini karşılar hale gelmesine bağlı idi. Ancak, bu konuda Hatemi ve çevresi Muhafazakarları ikna etmeyi başaramadılar. Böylece, reformizmin ortaya çıkardığı toplumsal sinerji kısır bir iç politik çatışmada eridi gitti.
Bu süreçte İran'da ortaya yeni şeylerde çıkmadı değil.Reformistlerin açtığı kapıdan giren halk muhafazakar politikaları belirli ölçülerde de olsa geriletmeyi başardı. Artık, Kum ile Tahran birbirine hiç benzemiyor. Hatta, Tahran'daki küçük detayları kaldırırsanız bu kentin bir zamanlar Humeyni Devrimine merkez olduğuna inanmak bile çok zor. Ancak,reformistlerin beklediği değişiklikleri yapmadığını gören geniş kitleler onlardan da ümitlerini keserek sistem-dışı seçeneklere yönelik bir arayış içine girdiler.
Bu arayışta merkezi etnik merkezli çözümler oluşturuyor. Çünkü, İslam devriminin başarısızlığı sadece bir sistemin başarısızlığı değil onun ötesinde İran kimliğini bir arada tutan şii İslam inancınında başarsızlığı oldu. Böylece, çözülen sadece İran'da rejim değil, rejimin ötesinde özellikle İran'da Fars kökenlilerle Türk kökenlileri bir arada tutan, İranlılık kimliğini ortaya çıkaran şii İslam inancı. Böylece, bugün İran'da en büyük sorun İranlılık kimliğinin çok büyük bir hızla tahrip olması şeklinde izah edilebilir. Sunni olan Kürtlerle suni Türklerin zaten bu kimliği tamamen benimsediklerini söylemek mümkün değil.
Bir yandan Kuzey Azerbaycan'da bağımsız bir Azerbaycan'ın kurulması ve Elçibey'in gündeme taşıdığı Türk milliyetçiliğinin Güney Azerbaycan üzerinde zaman içinde oluşan etkisi öte yandan Türkiye ile İran arasındaki yoğun ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkilerle Türk televizyonlarının İran üzerindeki İran'da şii İslam Devrimi'nin başarısızlığı ile birleşince ortaya güçlü bir Azeri milliyetçiliğinin çıkması kaçınılmaz oldu. Azeri milliyetçiliğinin programında iki ayrı yaklaşım var. Bir kanad Azeri milliyetçisi İran'dan ayrılacak olan Güney Azerbaycan'ın Kuzey Azerbaycan ile birleşmesini ortaya büyük Azerbaycan'ın çıkmasını istiyor. Şu anda daha büyük bir gücü oluşturan diğer kanad ise İran'dan ayrılmamız söz konusu olamaz, biz 1000 seneden buyana İran'dayız, ayrılırsak Tahran'da yaşayan yedi milyon Azeri ne olacak diyorlar.
Bu çerçevede İran'da İranlık kimliği hızla erirken ABD'nin İran'da siyasal sistemi çözmek için bir dizi psikolojik operasyon başlattığını görüyoruz. Washington bu süreçte son günlerde üniverste öğrencilerinin başlattığı gösterilere destek veriyor. Tahran rejimine karşı aynı günlerde Halkın Mücahitlerinin Avruap'da başlattığı gösterilerin de gündeme geldiğini görüyoruz. Sanki, Tahran Humeyni Devriminden önceki günleri yaşıyormuş gibi atmosfer verilmeye çalışılıyor.
Oysa, rejimin etnik temellerinin büyük ölçüde sarsıntı geçirdiği bu günlerde Tahran'da ve diğer kentlerde başlayan gösterilerin rejimi tehdit eden bir niteliği yok. Çünkü, gösteriler halka sıçramamış, yerel nitelikli, lidersiz, gösterimi eğlencemi olduğu belli olmayan, daha çok öğrenci hakları ve üniverstelerde öğrencilerin durumlarının düzeltilmesine yönelik çalışmalar talepleri ile ortaya çıkmış durumda. Bu anlamı ile batı basınında gösterilmeye çalışıldığının aksine henüz bir tehdit değil. Zaten yönetimde üniversteleri bir ay tatil ederek, gösterilerin üzerine bir örtü çekmeyi hedeflemiş durumda.
Eğer İran'da rejimi tehdit eden bir gelişme bekleniyor ise iki yere bakmak gerekiyor. Bunlar Tahran Pazarı ve Tebriz. İran'da bir değiş var:"Tebriz istemeden hiçbir şey değişmez" Tahran Pazarı ise Azeri esnafın hakim olduğu bir Pazar. Özetle, İran'da bundan sonra gerçekleşecek gelişmeler hangi söylemi benimser ise benimsesin İranlılık kimliği üzerine oturması zor görünüyor. Ya da bu kimliğin tamamen baştan tanımlanması gerekiyor. Bu konuya yarın devm edeceğim. Ancak, Kerkük'ü unutmayalım. Kerkük'de ilginç gelişmeler oluyor. Türkmen direnişi gelişiyor.
İran'da şii İslam rejiminin büyük bir iflas içinde olduğu, muhafazakarı ve reformcusu ile sistemin unsurlarının geri çekiliş içinde oldukları şüphe götürmez. Ancak, büyük bir entelektüel birikime sahip olan ve şii-İslami rejim döneminde de dünya ile etkileşimi sürdüren İranlı aydınlar, ve aydın bürokratlar ciddi bir arayış içinde yeni çözümler üretmeye çalışıyorlar. Ama artık İslami rejimin gelecek on yılı köklü bir değişim geçirmez ve bazı Fars yetkililerin ileri sürdüğü gibi "İslami laiklik" formulünü yaşama geçiremez ise çıkartamayacağı görünüyor.
Bugün için sistem dışı muhalefet niteliği taşıyan muhalefetlerin hiç birisi bütün "İranlılığı" kapsayan bir muhalefet olma niteliği taşımıyor. İslami rejim Fars renkli İranlılık kavramını tamamen tahrip etmiş durumda. Rejime karşı muhalefet şimdi Fars muhalefeti, Türk (onlar Azeri demediklerine göre bizim de demememiz gerek) muhalefeti, Arap ve Kürt muhalefeti şeklinde özetlenebilir. Muhalefetin bu tür bir nitelik taşıması İran'da rejimin çökmesi ile birlikte İran'ın parçalanması riskini beraberinde getiriyor.
Sovyetler Birliğinde komunist rejim ülkeyi bir arada tutan unsurdu o çökünce devlette parçalandı.Şimdi aynı tehlikeyi İran yaşıyor, çünkü İranlılığın değeri ancak Sovyet insanı kavramı kadardah fazla değil. Ancak, ABD2nin İran'ın parçalanmasını istediği söylenemez. Irak ile ilgili yazılan bölüme senaryolarının aksine bu konuda şimdiye değin Amerikan araştırmacılarının hiçbir şey yazmamış olmaları dikkat çekicidir.
İran'ı bir süre önce terk eden ve önce Baku ve sonra Ankara'ya gelen Türk lider Mahmudeli Çehergani yani ( Mahmud Ali Çehresi kanlı) şimdi Washington^da buluyor ve Amerikalı yetkililerle görüşüyor. Çehresikanlı ile Ankara'da birkaç kez görüştüm. Bir Türk milliyetçisi ve demokrat bir insan. Tahran'daki rejim kendisine çok baskı yapmış ve işknence görmüş. Onun için hala yürürken aksıyor. Tebriz'den milletvekili seçildiği halde milletvekilliği iptal edilmiş.
Ancak Washington'da Çehresi kanlı Azeri Türk milliyetçiliği konusunda desteklenmiyor. Aksine kendisine yeni bir Iranlılık temelli muhalefet hareketi inşa etmesi öneriliyor. Muhalefetin için Farsları, Kürtleri ve Arapları da alması isteniyor. Çehresi kanlı'nın buna nasıl cevap verdiğini bilmek zor. Ancak, Çehresi kanlı'nın bazı açıklamalarında Türk milliyetçiliği bazı açıklamalarında ise demokratik temelli muhalefet yaklaşımı daha fazla önplana çıkıyor.
Washington ne yaparsa yapsın İran'da rejimin temeli oydunuz mu pandoranın kutusunu açarsınız ve yeniden kurulacak İran asla Pehlevilerle kurulan Fars nitelikli İran olmayacaktır. Hatta, İran'ı aynı sınır yapısı içinde oluşturup oluşturulamayacağı dahi şüphelidir. Bundan dolayı, Washington Irak'da içine grimiş olduğu büyük bunalımı göz önünde tutarak Tahran politikasını önümüzdeki günlerde ciddi bir şekilde gözden geçirebilir.Zaten Powell'ın yaptığı son açıklamalarda ABD'nin İran politiasında bir yumuşamanın izleri hissedilmektedir. Powell, tahran'ın atom silahı üretmekten vazgeçmesi durumunda Tahran^'daki mevcut rejim ile birlikte yaşayabileceklerini ifade etmiştir.
Washington' un bildiği bir gerçekte eğer Tahran'ın üzerine giderse Tahran'ın da kendisini savunmak için ABD'ye karşı ilk direniş hatlarını Irak ve Orta Doğu Barış süreci içine kurarak ABD'yi bir yıpranma savaşı içine sokacağı dır. ABD, İran'ın bu iki konuda desteğini veya en azından geri çekilmesini temin eder, Tahran atom reaktörünü uluslar arası kontorla açarsa taraflar uzlaşabilirler.
Böyle bir gelişme kısa bir süre için şii rejimi rahatlatsa bile İslami rejimin yaşamının çok uzun olmadığı gerçeğini değiştirmeyecektir. Türkiye, her halukar da İran'da demokratik bir süreci ve gelişmiş bir Pazar ekonomisini desteklemeli, bu ülke ile ilişkilerimiz geliştirilmelidir. İran'ın iç dinamikleri bu ülkeyi dönüştürerek demokratikleştirmekte dir. Türkiye, İran'daki büyük dönüşüme gelecek on yıl içinde hazır olmalıdır. Tahran'daki rejim sorunlu bir rejim olabilir ancak Türk ve İran'daki halklar arasında tarihsel mirasdan gelen büyük bir kardeşilik vardır. Batı Türkleri'nin nerede isetamamı Anadolu ve Balkanlara İran üzerinden gelmişlerdir. Rejimler değişir, dönüşür, gelişr ancak esas olan kültürler ve halklardır.